2070’te yaban hayvanlarıyla aynı araziyi paylaşacağız
Başak Nur GÖKÇAM
Dünya, küresel ısınmanın etkisi altına tamamen girmeye başladı. İklim değişikliği ve kuraklık sonucu hızla tükenen su kaynakları, küresel boyutta alarm veriyor. Gelecek yıllarda sulak alanların giderek azalması risk unsuru olarak görülse de arazi artışlarında asıl etkenin insan nüfusunun giderek artması olabileceği ortaya konuldu.
Michigan Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre 2070 yılına kadar küresel arazilerin yaklaşık yüzde 57’sinin artabileceğini gösteriyor. Bilim insanları, bu artışın gelecek yıllarda insanlar ile hayvanlar arasında daha fazla çatışmaya yol açabileceği uyarısında bulundu.
Daha fazla çatışmaya neden olacak
Science Advances dergisinde yayınlanan çalışmada, insan-yaban hayatı örtüşmesinin insanlar ve hayvanlar arasında daha fazla çatışmaya yol açabileceği gösterilirken, örtüşmenin nerede meydana gelme olasılığının olduğunu ve hangi hayvanların belirli alanlarda insanlarla etkileşime girme olasılığının olduğunu anlamanın, şehir planlamacıları, korumacılar ve uluslararası koruma taahhütleri sözü veren ülkeler açısından önemli bir bilgi olacağına dikkat çekildi.
Araştırmaya ilişkin bilgi veren Michigan Üniversitesi Çevre ve Sürdürülebilirlik Okulu Biyoloji Enstitüsü Araştırma Görevlisi ve çalışmanın baş yazarı Degiang Ma, “İnsan ve yaban hayatı popülasyonları arasındaki örtüşmenin küresel toprakların yaklaşık yüzde 57’sinde artacağını, ancak küresel toprakların yalnızca yaklaşık yüzde 12’sinin de azalacağını bulduk. Ayrıca, gelecekte tarım ve orman alanlarında önemli örtüşme artışları yaşanacağını saptadık” dedi.
Nüfus artışı asıl etken olacak
Yapılan çalışma, insan-yaban hayatı örtüşmesinin iklim değişikliğinden ziyade insan nüfusu artışından kaynaklanacağını gösterdi. Yani, daha önce gelişmemiş alanlara yerleşen insanların artışı, iklim değişikliğinin hayvanların yaşadıkları yeri değiştirmesine neden olması yerine örtüşmeyi yönlendirecek.
Çalışmanın baş araştırmacısı olan ve Çevre ve Sürdürülebilirlik doçenti Neil Carter, “Dünyanın birçok yerinde, önümüzdeki on yıllarda daha fazla insanın, yaban hayatıyla etkileşime gireceği ve bu yaban hayatı toplulukları genellikle şu anda orada yaşayanlardan farklı türde hayvanlardan oluşacak” diye konuştu.
Araştırmacılar, gelecekteki insan-yaban hayatı örtüşmesini hesaplamak için insanların karada yerleşme olasılıklarının yüksek olduğu yerlere ilişkin tahminleri 22 bin 374 karasal amfibi, kuş, memeli ve sürüngen türünün mekânsal dağılımlarını birleştiren bir endeks oluşturdu. Buna göre özellikle insan-yaban hayatı örtüşmesinin halihazırda olduğu ve 2015 ile 2070 yıllarında da yüksek olması öngörülen alanların, insan nüfus yoğunluğunun zaten yüksek olduğu Çin ve Hindistan gibi bölgelerde yoğunlaştığı bulundu. Neil Carter, “Başka bir büyük endişe alanı da ormanlar, özellikle gelecekte çakışmada büyük bir artış gördüğümüz Afrika ve Güney Amerika’daki ormanlar. Endişe verici olan sebep, bu alanların gelecekte daha büyük baskı yaşayacak çok yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip olmasıdır” diye konuştu.
Popülasyon düşüşe geçecek
Araştırmacılar, belirli bir alandaki tür çeşitliliği olan ortanca tür zenginliğinin Afrika ve Güney Amerika’daki çoğu ormanda azalacağını tahmin ediyor. Güney Amerika’da memeli zenginliğinin yüzde 33, amfibi zenginliğinin yüzde 45, sürüngen zenginliğinin yüzde 40 ve kuş zenginliğinin yüzde 37 oranında azalacağı tahmin ediliyor. Afrika’da ise memeli zenginliğinin yüzde 21 ve kuş zenginliğinin yüzde 26 oranında azalacağı öngörülüyor.
Bulaşıcı hastalıklar azalabilir
Bilim insanlarının öngörülerine göre akbabalar ve sırtlanlar gibi leşçillerin kentsel alanlardan ve diğer alanlardan atıkları temizleyerek kuduz, şarbon ve sığır tüberkülozu gibi bazı insan hastalıklarının yaygınlığını azaltabileceğini söyledi. Çevre ve Sürdürülebilirlik doçenti Neil Carter, “Bir tehdit olarak görülüyorlar, ancak diğer yandan, ücretsiz sağlık faydaları sağlıyorlar” dedi.
Kaplanlarla olacak karşılaşma endişelendiriyor
Çevre ve Sürdürülebilirlik doçenti Neil Carter, “Kaplanlar gibi nesli tükenmekte olan türlerin popülasyonlarını hangi alanların destekleyebileceği ve insan topluluklarının bu türlerle nasıl etkileşime gireceği konusunda çok endişeliyiz. Bazı yerlerde her şeyi aynı anda yapmak gerçekten zor olacak: mahsul yetiştirmek, kentsel alanlara sahip olmak ve bu türleri ve yaşam alanlarını korumak. Ancak şimdi planlamaya başlayabilirsek, sürdürülebilir bir arada yaşamayı teşvik etmemize yardımcı olacak birçok aracımız var” dedi.